top of page

Eğitim Felsefemiz

Birçoğumuz hayatın çok zor olduğunu düşünürüz. Hayatı bu kadar zor kılan ne diye düşündüğümüzde ise aynanın karşısında kendimizi buluruz. Sen varsan her şey var, sen yoksan hiçbir şey yok !

Beklentilerimiz ile doğru orantılıdır mutluluğumuz. Beklenti çoğaldıkça bataklığa saplanır insan. Sürekli olarak bir şeyleri elde etmek için savaşır durur. Hâlbuki bu dünyada hiçbir şey bize ait değil! Nefesimizi bile kontrol edemiyoruz. Bize hediye edilen tek şey ise zaman. Hayatımız boyunca zamanı etkili kullanamıyorsak sahip olduğumuz tüm materyallerin sadece modern anlamda kölesi oluruz. Sahip olmayı değil de sahip çıkmayı öğrendiğimizde ise bir şeylerin bizim olmadan da bu dünyanın nimetlerinden faydalanabileceğimizi anlarız. 

cropped-IMG_7415.jpg_resize=1024,576&ssl=1.jpg

Yeni dünya düzeninde hayatımıza nelerin girmesi gerektiğini artık algımız belirliyor.

 

 

Algılarımıza sürekli bir şeyler yerleştiriliyor ve algıda seçici olmamıza fırsat kalmıyor. Gerçek gıdanın dışına çıktığımız zaman ise algılarımız yönetiliyor ve yönlendiriliyor çünkü işin ucunda insan var. 

 

 

Doğaya baktığımız zaman ne kadar muazzam olduğuna şahit oluyoruz değil mi? Mevsimler geçiyor sırasıyla; ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış. Ekosistem ve içindeki her canlı mükemmel bir şekilde görevini yapıyor. Bizler de doğanın bir parçasıyız ve doğayı hayranlıkla izliyoruz. Ağaç, vakti geldiği zaman çiçek açıyor ve meyve veriyor. Her şeyin zamanı var ve biz müdahale edemiyoruz. Peki, bu doğal döngü içerisinde bizim de doğal olarak hücrelerimizin yenilenmesi gerekmiyor mu? Gerekiyor ancak bizler doğal beslenmediğimiz için elbette vücut belli bir süre sonra alarm vermeye başlıyor. ‘’İnsanoğlu doğa ile savaş içinde. Kazandığımız an kaybettiğimiz gün olacak!’’ 

M. Kemal Atatürk der ki ‘’ Sağlam kafa sağlam vücutta olur.’’  Peki, sağlam bir vücuda sahip olabilmek için sağlam gıda tüketiyor muyuz? 

 

Türkiye, Dünya’nın buğday tahılını en çok tüketen 3. ülkesi. Peki, tükettiğimiz bu tahıl ne kadar sağlıklı? Önemli olan sorunu çözmek değil sorunu ortaya çıkarmamak. Hasta olduktan sonra doktora gitmek elbette gerekli. Ancak asıl önemli olan hasta olmamak için fermente gıda tüketmek. Bu sayede hem sağlıklı olmak hem de sağlık ve israf giderlerini kısmak mümkün. 

 

 

İnsanoğlu doğası gereği merak içindedir. Doğduktan sonra öğrenme eğilimine girer. Öğrenmeye ilk olarak anne ve babasını taklit ederek başlar. Esasında, henüz bebekken dahi hafızası tüm uygulamaları algılar. Görsel hafıza devreye girer. En sağlam öğrenme şekli görmek ve uygulamaktır. Bu yüzden amaç görseller ile öğrenmeyi kolaylaştırmak olacak. Bol çizim ve görsel kullanarak öğrenmeyi kolaylaştırmaya çalışacağız. Okuyarak anlamak günümüzde epey zor hale geldi.  Bunun temel sebeplerinden biri de etrafımızda çok fazla uyarıcı çevre faktörünün olması. Çoğu insanda B12 vitamini eksikliğinden dolayı dikkat eksikliği var. B12 vitamininin en çok; taş değirmende öğütülmüş, doğal atalık buğdaylar ile yapılan ekşi mayalı ekmeklerde mevcut olduğunu biliyor musunuz? 

 

Kültürümüzde ekmek yere düştüğü zaman yerden alınarak 3 kez öpülür ve alına değdirilerek yüksek bir yere konulur. Maalesef bugün en çok tükettiğimiz bu nimete gereken önemi vermiyoruz. Bu kadar önemli konumda olan ekmek çöpe atılıyor. ‘’Ekmekler küçülürse insanlar mutsuzlaşır.’’ Acaba bu yüzden mi mutsuz çoğu insan? İşte bunun önüne geçebilmek için sizlere bu online ekmek eğitimini hazırladık.

 

Gelin bu ekmekçilik eğitimi ile en temel besinimiz olan ekmeği anlayalım ve Anadolu’nun sunduğu nimetleri hatırlayalım. 

 

https://www.instagram.com/ekmekkursu/

bottom of page